Korona salgınında 65 yaş ve üzeri kişilerin daha fazla risk altında olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte, tüm dünyada yaşlı nüfus eve kapanmak zorunda kaldı. Sanıyorum, özellikle pek çoğu emekli olmuş ve zaten toplumsal üretimin dışında olan daha ileri yaştaki kişilerin, evde kalmasının daha kolay olduğu algısı oldukça yaygın.
Son dönemde sosyal medyaya da yansıyan kimi üzücü olaylar, bu süreçte yaşlı nüfusa karşı nasıl bir toplumsal baskı oluştuğunu gözler önüne sermiş oldu. Birince dereceden yakınların haklı endişelerine bir de mahalle baskısı eklenince, yaşam yaşlılar için iyice zorlaştı. Henüz bir istatistiki veri olarak ortaya çıkmamış olmakla birlikte kişisel değerlendirmem, bu süreçte yaşlı nüfusun ruh sağlığında bozulmaların artabileceği yönünde.
Sürekli haberlere yansıyan yaşlı nüfustaki ölüm artışı, Sağlık Bakanlığı’ndan gelen “yaşlı nüfus risk altında” uyarıları, yaşlıların yalnız ölüme terkedilmesi gibi haberler, hastalıkla ve soraki süreçle ilgili yoğun kaygı yaşanmasına neden olabilir.
Çocuklar ve yaşlılar için (özellikle daha ileri yaş) alışkın oldukları düzenin devamlılığı yani rutinleri oldukça önemlidir. Kendilerini bu şekilde güvende ve huzurlu hissederler. Maalesef yaşadığımız günler en çok da onların bu temel ihtiyacını kesintiye uğrattı. Bununla baş etmeye çalışırken bir de rutine dönmeye yönelik arzularının çevreleri tarafından anlaşılmaması, endişelerini iyice arttıracaktır.
Peki tüm bu süreci nasıl yöneteceğiz? Öncelikle yaşlı nüfusun da en az gençler kadar yaşamlarını istedikleri gibi sürdürme hakkı olduğunu unutmayalım. Sağlığımızı korumak için alınan önlemlere uymanın bir zorunluluk olduğunu kavramak, kişinin yaşına ve bilişsel durumuna bağlı olarak farklılık gösterecektir. Bu nedenle sinirlilenen, isyan eden yaşlılara karşı sabırlı ve anlayışlı olmak da geri kalan nüfus için bir zorunluluktur.
65 yaş üstü bir sosyal medya kullanıcısı “son zamanlarda her gün kendimi tacize uğramış gibi hissediyorum” diye yazmıştı. Sürekli gözlerin üstünüzde olması, yakınlarınız ve hatta tanımadığınız insanlar tarafından denetim altında tutulmak hiç de kolay değil. Bu süreci daha kolay atlatmanın yolu, zamanı evde yapılabilecek etkinliklerle doldurmaya çalışmak ve mümkün olduğunca televizyon/sosyal medyadan uzak kalmaktan geçiyor. Haberdar olabilmek için günde iki kez yarımşar saat okumak ya da izlemek yeterli olacaktır. Evde hafif egzersizler yapmak, mümkünse iyi beslenmek ve uyumak süreci daha sağlıklı atlatmayı kolaylaştıracaktır. Yakınlarınızla sık sık görüntülü konuşma yapmak iyi gelecektir.
Yine de zorlanıyorsanız, uykunuzda ya da beslenmenizde bozulmalar başladıysa, gün içinde kaygılı ve moralsiz iseniz mutlaka profesyonel psikiyatrist desteği almanızı öneririm. Bu dönemde yaşlılarda kaygı bozukluğu ya da depresyon gibi rahatsızlıklar artabilir. Yine bu süreçte bakıma ihtiyaç duyan daha ileri yaşataki kişilerin yakınları olanlar için de bu öneri geçerli. Bu zor günleri en az hasarla atlatabilmemiz umuduyla, sağlıklı günler dilerim… İzmir psikiyatrist
Comentarios